Her binyıl dönüşünde büyük bir değişiklik ya da kıyamet beklentisine girmek bir geleneğe dönüşmüş nerdeyse. Kutsal kitaplar zamanın sonu, kıyamet üzerine metinlerle doluÉ Catherine David, Frédéric Lenoir, Jean-Philippe de Tonnac bu konuyu paleontolog Stephen Jay Gould, korku tarihçisi Jean Delumeau, tiyatro ve yazın adamı Jean-Claude Carrière, göstergebilimci ve romancı Umberto Eco'yla karşılıklı söyleşmişler, tartışmışlar. Tüm bu tartışmaları değerlendiren sonuç yazılarını yazmışlar. Ortaya zaman, zamanın sonu, zamanların sonu kavramlarını bilim, din, tarih ve felsefe açısından sorgulayan bu kitap çıkmış. Zamanların Sonu Üstüne Söyleşiler, farkında olsak da olmasak da her birimizin yaşamına içten içe girmiş sorunların, görüntülerin çerçevesinde dolaşıyor ve önyargılarımızı, inançlarımızı, soru işaretlerimizi açacak açıklamalarla kuşatıyor... Hiç kimsenin kayıtsız kalamayacağı bu kitap artık kitaplıklarınıza girmeye hazır.
Hazırlayanlar: Catherine David, Frédéric Lenoir, Jean-Philippe de Tonnac
Tadımlık
Bu söyleşi kitabında yer alan öteki üç konuşmacının sözlerine verdiğim ilk tepki, mizah anlayışları karşısında duyduğum hayranlık ve yakınlık oldu. Bu tutumun, 2000 yılını karşılamak için en iyisi olduğunu düşünüyorum. Umberto Eco keep cool diyor. Umarım bu öneri karşılık bulur. Gelecek karşısında Stephen Jay Gould gibi ben de 'sakınımlı iyimserlik' yanlısıyım. Ve öteki üç katılımcı gibi 2000 yılına ilişkin korkuları 'kitle iletişim araçlarının yalanı' gibi görüyorum. Çağdaşlarımızın büyük bir çoğunluğunun, dünyanın sonunun çok yakın bir gelecekte gerçekleşeceğinden korktuğuna kesinlikle inanıyorum. Vahiy'i okumamış birçok insanda yaygın olan görüşün tersine, bu kitabın korkutmaktan çok, bir ümit uyandırmak için yazıldığını öne süren Jean-Claude Carrière ile Umberto Eco'nun görüşlerine de katılıyorum. Katılımcılardan kimilerinin dile getirdiği, zamanımıza ilişkin başka bir saptamanın da geçerliğini vurgulamak isterim. En azından Batı'da, 'yalnızların çoğaldığı', 'bireysel kimliklerin çoğullaştığı' (Umberto Eco), topluluk kimliklerinin çözüldüğü evreye girdik. Geçmişteki ortak dayanışma ve destek olmadan yaşayabilmenin güçlüğü de kısmen buradan kaynaklanıyor. Bitmekte olan yüzyıl, geleneksel güvencelerden yoksun 'sürgün' yüzyılı oldu. Temel dayanak noktaları silikleşirken, sanal, bizleri 'yeni bir uyuşturucu gibi' (Jean-Claude Carrière) kuşatıyor. XXI. yy., birbirleriyle güçlü bir biçimde çelişen tutumlara açılacak. Bir yanda Chesterton'un gözlemi doğrulanıyor ('İnsanlar Tanrı'ya inanmaktan vazgeçtiklerinden beri, artık hiçbir şeye inanmıyor değiller; her şeye inanıyorlar'); öte yandan, bilgide başdöndürücü ilerlemeye karşın ya da bu ilerleme nedeniyle karşımıza büyüyen gizler çıkıyor. 'Bilgi, cehaleti getirir'
(Jean-Claude Carrièrer).