Bu roman bugünkü hayatımıza tutulmuş bir ayna.
Hiçbir hayatın başrolünü oynamaya kalkışmamış, tutkuyla arasına sisli bir uzaklık yerleştirmiş, ilişkiyi aşka yeğleyen, erdemler ve ideallerle akrabalığı olmayan, yüzündeki gizin peşine düşen bir anti-kahraman.
Ve hepsi ayrı bir renk taşıyan altı kadın:
Siyah, hayır, siyahtan daha kara Ziynet; hüznün sarı rengini taşıyan Duygu; su gibi berrak neşesi için maviyi hak eden Sevda; masumiyetin beyazına sarınan Ferda; kesinlikle kırmızıdan başka renkle anılamayacak olan Nazan ve bir gökkuşağını andıran Işık.
Ve tıpkı Tanrı gibi görülmeyen, ancak varlığına ilişkin kanıtlar bulunan aşk: Görmeden inandığımız, insanın kendi yıkımından haz duymak anlamına gelen bu duygunun, büyük ve anlamlı bir bütün oluşturan altı kadınla irdelenişi.
Ve bir ülke: Adından başka her şeyiyle erkeksi, son kırk yıl ancak cinayetler tarihi olarak özetlenebilecek, belleğini yitirmiş ülkemiz; bizim ülkemiz.
Ve bir de, yaklaşık yirmi beş yıllık edebi serüveniyle, her zaman o günün insanının dramını yakalamanın peşine düşmüş, yazarlık kaynağını toplumsal acılar ve duyarlılıkla besleyen dev bir romancı: Mehmet Eroğlu.
Yüz: 1981, bugünün romanı.