31 Mart'ta gericilerin üzerine Hareket Ordusu'yla birlikte yürüyen genç yüzbaşı, siyah cilt beziyle kaplı küçük not defterinin kareli sayfalarına sabit kalemle şunları yazdı:
''Faziletli din âlimleri başımızın tacıdır. Fakat şahsi çıkarları ve adli menfaatleri için yalandan âlim kılığına bürünen birtakım çıkarcılar elbette kanun pençesinden kurtulamayacaklardır.''
16 Kasım 1916 gecesi Bitlis'te öksürük nöbetinden uyuyamadığı bir gece Paris Âdetleri adlı bir aşk romanı okudu. Romanın kahramanı Sappho iki aşk arasında sıkışmış özgür bir kadındı. Romanı bitirdikten sonra günlüğüne şu notu düştü: ''Kadınlarla bir arada bulunma, erkeklerin ahlakı, düşünceleri, duyguları üzerinde etki yapar.''
Karlsbad'da böbrek tedavisi gördüğü günlerde bir yandan da günlük tutuyor ve gelecekte uygulamaya koyacağı fikirleri kağıda döküyordu:
''Elime büyük kudret geçerse, ben sosyal hayatımızda istenilen devrimi, bir anda bir darbeyle uygulayabileceğimi sanıyorum. Halkın anlayışının, yavaş yavaş alıştırılarak değiştirilebileceğini kabul etmiyorum. Buna ruhum isyan ediyor. Ben bu kadar yıl eğitim gördükten, özgürlüğümü elde etmek için hayatımı, yıllarımı harcadıktan sonra neden cahiller derecesine ineyim? Onları kendi düzeyime çıkarırım. Ben onlar gibi olmam. Onlar benim gibi olsun.''
Yükselen Bir Deniz, farklı bir Cumhuriyet kitabı...
Sizi Atatürk'ün düşünce serüveniyle tanıştırıyor.