Yetmiş Bin Süryanide dünyaca ünlü Amerikalı Ermeni yazar William Saroyanın bugüne kadar Türkiyede çok iyi bilinmeyen ilk dönem öyküleri yer alıyor. Bu öykülerde Saroyanın, genç bir yazar olarak, kimlik sorunuyla, Ermeniliğiyle, Amerikayla, çeşitli yazarlık halleriyle, insanoğlunun sürüklendiği savaş ve şiddet girdabıyla hesaplaşmasını, kendine özgü o saf, insancıl ahlak anlayışıyla önerdiği çözümleri buluyoruz. Kitapta, yazar şan şöhret kazanmadan önce Amerikadaki Ermeni yayın organlarında yayımlanan ve daha sonra arşivlerin karanlığına gömülen öykülerin yanı sıra, Saroyanın ABDde yazar olarak ünlenmesini sağlayan, kimi zaman öyküden çok delidolu köşe yazısını andıran yapıtlar da yer alıyor. Bu öyküler, Saroyanı hep Anadolulu bir yazar olarak okumaya alışmış okur açısından önemli bir boşluğu dolduruyor ve ağzına koyacak lokma bulamayacak kadar fakir bir yazarın yaşamından çarpıcı bir kesit sunuyor. Saroyan, politik olarak tanımlanabilecek öykülerinde ise 1915 yılında yaşananların göçmenlerin gündelik yaşamına etkisini betimliyor. İnsanları insanlığın dışına çıkaran, insanlıklarından utandıran çeşitli olaylara bakarken, sorunu, bozukluğu, çıldırmışlığı ve benzeri tüm olumsuzlukları şu ya da bu halkın değil, tüm insanlığın mayasında gören bir yazar olan William Saroyan, her zaman olduğu gibi, Yetmiş Bin Süryanide de bastırılmış vicdanların sesi ve nefesi oluyor.