12 Eylülün en karanlık döneminde, cezaevlerine kapatılan, işkence gören, ağır hükümler giyen on binlerce genç insan, işçi, aydın için en ağır ceza hiç kuşkusuz toplumun inanılmaz suskunluğu idi. Benim biraz da kişisel nedenlerle başlattığım bu küçük mektup dizisi, benden daha önce davranmış bir avuç yürekli insanın ardından, bu suskunluğa alçakgönüllü bir başkaldırı idi. Keşke daha güçlü bir başkaldırıyı gerçekleştirmek elimizden gelseydi. Sevgili Onat, mektuplar biçiminde yazsan da, bir ozanın sözcüklerini seçişindeki titizlikle, dizelerini sıralayışındaki ustalıkla kuruyorsun anlatımını. Son birkaç yılın Türkçe yazılmış en güzel kitaplarından birini okumanın coşkusu içinde yazıyorum bu mektubu sana. Mektupların kimlere yazıldığını bir bir çıkarır gibi oldum. Ama birer simgeydi o kişiler. Onların kişiliğinde herkese yazılmış mektuplardı. Böylesine yoğun, böylesine birikimden kaynaklanan, umudu ve bilinci böylesine paylaşmaya hazır mektuplar alacağımı bilsem, hiç çekinmeden bir daha içeri girerdim, inan. Yeter ki Kararmasın...
Kapaktaki resim: ORHAN TAYLAN
Bu güzel şarkı da unutulacak
Kıyımlar acılar kanlar içinde
Savrulurken yaşadığımız günler
Bu soruyu mutlaka soracaksın:
Ne kaldı ne kaldı bizden geriye?