Cumhuriyet, çağının çağdaşı olmayı seçmiş bir toplum için yalnızca bir siyasal rejim değildir, aynı zamanda bir aşk ve yaşama biçimidir; demokrasidir, laikliktir, toplumsal ve sınıfsal bir mücadele yaratmıştır. Türkiye`de ise demokrasiyi Cumhuriyet düşünmüş ve onun oluşturucularını yoktan var etmiştir. Bu kurtuluş savaşından sonra, bir monarşinin kalıntıları üzerinde bir aydınlanmacı, bir öğretmen cumhuriyet kurulmuş ve bu devrimci cumhuriyet kuldan çağdaş vatandaşı yaratmayı amaç edinmiştir. Bu bakımdan Türkiye Cumhuriyet`i bir demiurgos`tur, evren düzenleyicisidir. Onun bir mimar ve yaratıcı özelliğini jakobenlik ile karıştırmak cumhuriyet tarihini anlamamak anlamına gelir.
Uygarlığı seçmiş olan bu çok özel cumhuriyetin devindirici gücü Kemalizm ruhudur. Ne yazık ki Kemalist Cumhuriyet 14 Mayıs 1950 günü sona ermiştir. O tarihten bu yana kaba çizgileriyle karşı devrim iktidardadır ve Kemalist Cumhuriyet muhalefettedir. O gün iktidara gelen toprak ağalığı, taşra mütegallibeliği ve aşiret reisliği koalisyonu ile eski (köktendinci) ve yeni (ikinci cumhuriyetçi) ortaklarının bu cumhuriyetin yarattığı çağdaş yapıya düşman olması çok doğal. Bütün iddiaların terisen, demokrasimizin gelişmesini engelleyenler 1950`nin üçlü koalisyonu ile onun günümüzdeki uzantılarıdır.
Cumhuriyet düşüncesi uygarlaşma hareketinin ruhu ve önderidir. Laik devlet okulları da cumhuriyetin tapınaklarıdır.
(Arka Kapak)