Mantık ve sevgi... ya da akıl ve aşk... Ne zıt bir ikili. Yaralı aşklar da zaten bu uyumsuz çiftin çatışmalarının ürünü değil midir? Daha çok romanlarıyla tanıdığımız Erhan Bener`in bu beşinci öykü kitabı, yaralı aşkların umutsuz, yer yer hüzünlü, yer yer gülünç, traji-komik öykülerinin derlemesidir.
Bener`in ``Yaralı Aşkları``, bazen yaşlı bir ressamın dağ başındaki atölyesine gelen bir gençlik aşısıyla `sabırlık` gibi filiz verir, bazen bir `pavyonun` dumanlı sarhoşluğunun yarattığı yanılsamanın ürünüdür, bazen de ilk gençlik yıllarının toyluğunda, `komşu kızlarının` evlerindeki kaçamak oyunlarla biçimlenir. `Eski kareleri` unutulmaya yüz tutmuş yaşlı bir aktör onu sıkışık bir otobüsün yolcuları arasında bulduğunu sanabilir, ya da başarılı bir cerrah `eski defterlerini` karıştırırken rastlayabilir ona. Kimi zaman, kan ve gözyaşlarının egemen olduğu Doğu`daki köyünden `kaçan` genç kızın dürtüsüdür Yaralı Aşklar, kimi zaman da trenle Ankara`dan İstanbul`a seyahat eden iş kadınlarının eğlence konusudur. Bir `kahve molasında` da yanıp tutuşabilirler, öğretmenine aşık romantik ve acemi lisenin yüreğinde de. Ama ihaneti hep dağlar yüreklerini, erkeklere güvenmemeleri gerektiğini öğrenemeyen kadınların... ya bir `yataklı vagondaki` terk edilişte, ya da ilişkiyi kurtarmak için girişilen `sonuncu` denemede.