Kimileri, gönüllerini dünya sevgisinden kurtarmaya, bir köşede kuru başlarıyla yaşamaya bakarlar.
Bunlar, çokluk, daha körpe yaşlarda, pilleri bitmiş kişilerdir. Denizlere, ormanlara, dağlara, ırmaklara, çiçeklere, hayvanlara, gülmeseler, insanlara başlarını döndürüp bakmazlar. Onlara Hundey, hudey dostlar, hudey diye seslenmek istemezler.
Oysa, doğanın kütüğünü eşelemekte, sevgi odaklarınını haritasını çıkarmakta büyük bilim, büyük mutluluk vardır. Çünkü kuşlar, çünkü ağaçlar, çünkü ırmaklar, çünkü çiçekler, Tanırı`nın günü, bize beş bin altınla selamlarını yollar. Eskiler, peşkirlerin adlarına bile gül kokuları, narlı bahçeler, gelin başları, bülbül çiçekleri, sev beni çıplıkları ve de menevişler boca etmişlerdir.
Nerdesiniz? Ne yapıyorsunuz?
Bahçelere dalıp, ya da yolunuz üstündeki bir yeşilliğe yaslanıp karanfilleri, leylakları, gülleri, sümbülleri, mustafa çiçeklerini, tilkişenleri, yaseminleri, hanımellerini seyre durursanız içinizi koyu erguvaniler, kanarya sarıları, tirşeler, al ebruliler, vanilya morları, sütbeyazı, tarçın kırmızıları, hünnabiler, açık allar, nohutiler, havai maviler, cam göbekleri ile boşaltır ve doldurursunuz.