... ama bir yaz gecesi, bahçede, başucuna gittiğimde bana bakıp, önce yüzünü ekşitti, sonra katıla katıla ağlamaya başladı. Ne yapacağımı bilemedim, elimde tutsak bir ateşböceği, öylece kalakaldım. O gece herkes bahçelerdeydi. Köyün üst yanındaki mağaradan kaynayan su, yollardaki arklardan kıvrıla kıvrıla usulca herkesin bahçesine geliyor, hanımlar akşam serinliğinde bostan sularken beyler çardaklarda külbastı yapıp, mağaranın buz gibi suyuyla buğulanan bardaklardan rakı içiyorlardı. Annesi, akşamları ferahlasın diye Nazan´ı da bahçelere getirip ordaki bir kerevete yatırıyordu...