İki usta yazarın birlikte kaleme aldığı Yağmurlu Sokak, aşkı edebiyatın gölgesinde yaşamayı deneyen bir delikanlının romanı. Kahramanımız, edebiyatın, sanatın ölümsüz ve el değmemiş aşklarını gerçek yaşamda bulmaya kalkışınca hayatın içinde beceriksizleşecek, gitgide gerçeküstü bir ilişkiye sürüklenecektir. Ancak hayat onun edebiyatsever duygusallığının çok dışında bir zeminde akmaktadır. Ne gerçek yaşam roman sahnelerine, ne de insanlar roman kahramanlarına benzemektedir.
Yağmurlu Sokak hayatın içinde aşkın yolunu şaşıran bir delikanlının romanı...
Bana inanmadı, beni adam yerine koymadı, beş paralık değer vermedi bana. Çünkü ben zayıf bir adamım, kişiliğim yok benim, hiçbir şeyim yok... Benim gibi birinin bu yüzyılda yeryüzünde bulunabileceğine kimse inanmaz. Ben çağdışı bir insanım. Ya eskiden kalmayım, ya geleceğin işaretiyim. Fakat herhalde bugünün insanlarına benzemiyorum. Bundan utanıyorum, ama için için değil ha. İçin için insanın benim gibi olması gerektiğini düşünüyorum. Bana gülenler şüphesiz benden daha aptaldır. Onlar kendilerine yalan söyleyince yutamıyorlar, hileci adamı gözünden okuyorlar. Çünkü kendileri de yalancı, kendileri de hileci. Bunun övünülecek nesi var? Yenildiğini anlayan ruh, kendini haklı bulmaya çalışır, bulur da....