Sonra bin sekiz yüz kalmıştı. Sonra bin altı yüz. Ve sonra hiç kalmadı...
O sıralarda, yani bundan üç ilâ beş yüz yıl önce daha iyi başka diyarlar olabileceğini düşünen her aile, her grup, her inanç sahibi ya da her klik yıldız yollarına düştü. Tedirginler, hırslılar, halinden hoşnut olmayanlar, garip kişiler, topluma uyum sağlayamayanlar, kıpır kıpır kurtlu kaşarlar ve sadece meraklı turşucular: düzinelerle, yüzlerle, binlerle gürül gürül gittiler.
Dünya İmparatorluğu, uzun bir kaos döneminden sonra yeniden toparlanıyordu. Uzayın dört bir yanına dağılmış, her biri kendi başına gelişmesini sürdürmekte olan yüzlerce gezegenin yeniden imparatorluğa dahil edilmesi, disiplin altına alınması, çeki düzen verilmesi gerekiyordu.
Askerler, bürokratlar, büyükelçiler ve yönetmeliklerle dolu bir gemi Gand gezegenine indi. Barışçıl, sakin, teknolojik olarak oldukça geri bir gezegendi burası. Gezegen sakinlerinin ne silahı vardı, ne de direnecek bir örgütleri. Çok kolay bir iş gibi görünüyordu başta. Ama Dünyalıların Gand sakinlerinden aldığı tek cevap Skib! oldu!...