Allah (c.c), kendi yolunun küllenmiş işaretlerini hatırlatmak için zaman zaman peygamberler göndermiştir. Bu peygamberler, mesajlarını yaymaya çalışırken hem kendilerini engellemek isteyenlerin, hem de taraftarlarının zulümlerine maruz kalmışlardır.
Bu taraftarlardan bir kısmı peygamberin getirdiği sahih inancı olduğu gibi yaşamaya çalışırken, bir diğer kısmı kitabı tahrif etmek, bidat ve hurafelere tâbi olmak ve peygamberlerini adeta ilahlaştırmak gibi durumlara düşmüşlerdir. Bugün yeryüzünde yaşayan üç büyük ilahî dinden ikisi yukarıda belirttiğimiz bozulmayı bütün boyutlarıyla yaşamışlardır. Hristiyanlar ve Yahudiler kitaplarını tahrif etmişler ve peygamberlerini olmadıkları konumlara koyarak onlara, en büyük zulmü yapmışlardır. İslamın ise kitabı sağlam, mesajı sahih olarak kalabilmiştir.
Ancak bir kısım Müslümanlar, bu sahih kitabın söylediklerine titizlikle uymaya çalışırken, diğer bir kısım heva ve hevesleriyle dini karıştırıp bidat ve hurafeler icat etmişlerdir. Rasulün ölümünün hemen ertesinde az da olsa başlayan bu ikilem ve mücadele hızlanarak şu ana kadar devam etmiş ve günümüzde de devam etmektedir. Vahiyden Kültüre bu mücadelenin kuşbakışı bir tarihî anlatımı, adeta bir İslam kültür tarihi denemesidir.