Lev Korovin, yüzyılın başında Chagall, Soutine, Picasso ve Modigliani gibi, bilmediği bir özgürlüğü keşfetmek için Paris`e gelmiş Rus bir ressamdır. Büyük savaş patladığında, gönüllü olarak orduya katılır. Savaş alanında ölü sanılarak bırakılmışken, on bir saat boyunca can çekişen bir arkadaşının kulağına tanımadığı bir kadının adını heceleyişini dinler. Paris`e döndüğünde, Lev Korovin korkunç bir gerçeğin farkına varır: Artık resim yapamıyordur. Savaş, içindeki yaratıcı soluğu söndürmüştür. Bir süre kurtuluşunu orada burada aradıktan sonra, yalnızca adı kulağına bir yakarış gibi fısıldanmış olan bu gizemli kadının, derdine deva olabileceğini anlar. Ancak bu kadın Lev`in sanatına kavuşmasını, kimliğini yeniden bulmasını sağlayabilecektir. Böylece, umutsuz bir arayış başlar. Bu arayışa Montparnasse efsanesini yaratan ressamlar ve şairler de katılır: Apollinaire, Max Jacob, Foujita, Modigliani, Soutine, Pascin... Bu soylu sanatçılar, araştırmalarının peşinde Lev`in hayatından gelip geçen kişileri de dürüklerler: Modeller, orospular, emniyet görevlileri, pezevenkler... Sanatsal yaratının başdöndürücü hazları ve çıkmazları arasında, Lev Korovin bri başka mitin daha portresini çizer: Zenginlikleriyle, sanatçı atölyelerinin sefaletiyle ve lüks genelevlerin görkemiyle, yirminci yüzyılın ilk yıllarındaki Montparnasse mitinin.