Genellikle geceleri girebildiğimiz, çoğu günlük hayatımızı oluşturan gerçek ayrıntılarla hiç ilgili değilmiş gibi görünen yerler, mekanlar, insanlar, ilişkileri duygular ve izlenimlerle dolu bu alem; rüya dünyamızdır.
Çoğumuz gecenin bir yarısında ya da sabah uyandığımızda saniyeler içinde hafızamızın parmaklarının arasında kayıp giden minnacık izlenimlere yapışıp hatırlamaya çalışırız. Gördüğüm neydi? Önemli miydi? O ben miydim? Neden öyle yapıyordum?
Rüya adını verdiğimiz bu gece yolculukları, hayatımızda temel bir yer tutmaktadır. Rüyalarımız bizi etkiler çünkü onlar, uyanıkken deneyimlediğimiz dünyanın tüm yasalarını reddederler; dileklerimizi gerçeğe dönüştürme, bizi öykülerin tam ortasına götürme yollarını çok iyi bilirler.
Acaba rüyalarımızın malzemesini hazırlayan nedir? Uyurken gördüğümüz görüntülerin ve sembollerin kaynağı neresidir?
Rüyalarımız bize dünyanın düşündüğümüzden çok daha farklı olabileceğini gösterirler ve bazen de aynı paraleldeki başka bir varoluşu, etkilenilen ama uyanıkken deneyimlediğimiz dünyadan farklı olan başka bir yaşamı temsil eder gibi görünürler.
Gecenin ancak birkaç saatinde ve sadece uykudayken girebileceğimiz bir yaşamı.