Herkes uyur. Uyku, geçmişle bugünü birbirine bağlar. Uyku sindirir, yaraları sarar. Uyku, zenginle fakiri, kadınla erkeği, insanla hayvanı eşitler. Benden başka herkesi.
Belçikalı yazar Annelies Verbeke bu ilk romanında uykusuzluk çeken Maya ile gecenin içinde karşılaştığı ruhdaşı Benoit`nın hikayesini anlatıyor. Maya önceleri yakınlarının önerdiği ballı sıcak süt, gevşeme terapisi ve çeşitli benzeri yöntemlerle uyumaya çalışır ama başarılı olamaz. Kendisini anlayamayan ve yanında mışıl mışıl uyumaya devam eden sevgilisi Remco ile yolları ayrıldıktan sonra hayatı değişir ve kendisini daha da yalnız hissetmeye başlar. Çoğunluğun evlerinde, yataklarında uyuyarak geçirdiği gece saatlerinde Maya sokaklarda gezinir. Bu gezintilerden birinde tanıştığı, kendisi gibi uyumayan Benoit için Sadece bir uykusuzla anlaşabilirim çünkü diğerleri beni anlamıyo diye düşünür. Roman, iki kahramanın anlattıkları kendi hikayeleri ile değişik ve derin bir boyut kazanıyor. Her iki uykusuz da tercih etmedikleri halde geceleri uyuyan, gündüzleri çalışan büyük çoğunluğun sürdürdüğü düzenli hayatın dışında kalıyor ve o noktada yan yana düşüyorlar.
Verbeke`nin karakterleri duygudaşlık beslemekten kendimizi alamayacağımız, normal bir hayat sürme özlemleri yüzünden ıstırap çeken, o özlemler ve beklentilerle dışarıdaki yüzeysel hayatın kendilerini tatmin etmeyeceğinin bilincide olan insanlar. Yazar isabetli, güçlü metaforlarla hikayesinin temelini sağlamlaştırıyor. Uyku, insanları etkilemek, güldürmek, biraz birbirlerine yaklaştırmak isteyen bir yazardan, hayata ve hayatın insana sunduğu deneyimlere derin kavrayışlı bir bakış... Bir tutam ironiyle çeşnilendirilmiş, hem özlü hem de şiirsel, sahici bir dayanışma girişimi...