Acısını suskunluğa dönuşturen bir çocuk, kaybettiği annesiyle kâğıt uzerinde yeniden karşılaşıp onun kuçuk bir ajandaya duştuğu duygu ve hatırlayışların diliyle edebiyatı keşfettiğinde nasıl olup da kendi sesini duymaya başlar?
İnci Aral, otuz yılı aşan edebiyat uğraşının bu noktasında duruyor ve Tolga Meriçin sorularına verdiği yanıtlarda kendini, tıpkı romanlarından birinin kahramanıymışçasına irdeliyor. Parçalanıp dağılmış bir aile, beslemelerle paylaşılmış odalar, parasız yatılı okullar, mektuplar, yolculuklar, uçurumlar, şehirler, şarkılar ve tabii öldurucu aşklar ama hepsinden daha buyuk bir aşkla bağlanılmış kitaplarla kâğıtlar...
İnsan unutmak zorundadır. Ama bu unutmanın kendisi değildir. Unutmak yoktur, diyen İnci Aralın, hem özel hem de yazarlık dunyasını okuruna açtığı, yazıya adanmış kalbinin ve zihninin butun odalarını tek tek dolaştığı bu anlatı, hayatına edebiyatın, edebiyatına hayatın ışıklarını duşurebilen bir yazarı daha iyi tanımak, yazdıklarının derinine girmek ve yazma tutkusunun ne olduğunu anlamak isteyenler için...