´Uçu´ ... Akasya buğusunu koklarken ve genç kızı düşlerken uyanmıştı sözcük aşkla dalgın düşleminde... Uçucu bir hayaldi kız... ´Uçu´ ... Suçluluk... Yoksa hâlâ kadın mıydı? Kadınlık hayatının en vazgeçilmez yanı suçluluk duygusu muydu? Sevgililer, dostlar, evlatlar ve gövde parça parça terk ederken insanı, suçluluk hiç kazınmayacak bir kadınlık damgası gibi yapışıp kalıyor muydu insanın dokularına? Louise´in evrenin kumaşından dokuyup Türkiye´ye armağan ettiği çeyizini şaşkınlıkla, gönençle izliyordu karı-koca, el ele; kızlarının o incecik bedeninden ışıyan ve sahnede devleşen yeteneğini...