20. yüzyılın en büyük yazarlarından Nobel Ödülü İrlandalı yazar Samuel Beckett´in Watt ve Murhpy´sinin ardından Molloy, Maone Ölüyor ve Adlandırılamayan adlı romanlarından oluşan ünlü ÜÇLEME´sini okurlarımıza sunuyoruz. Beckett´in en önemli yapıtları olarak görülen her üç romanda da tek bir kişinin çeşitlemeleri denebilecek anti kahramanlar, bedenesel yetilerini yitirirken, varoluşlarını yalnızca ussal düzlemde duyumsar ve sözün içinde yaşamaya başlarlar...
Molloy, koltuk değnekleriyle kent dışında bir çukurun dibinde fiziksel çöküşünün tamamlanmasını beklerken modern insanın metafizik serüvenini dile getirir: Çürümek de yaşamaktır... Yaşlı ve felçli olan Malone, ölüme, bedeninin karar vermesini beklerken yaşamdan elinde kalan tak gücü kullanır. Kendi kendine anlattığı gerçekle düş arası öykülerde, ölüme giden devinimi içinde bilinçsel ben´in, bedensel ben´inin çöküşüne tanık kılar. Molloy´un koltuk değnekleri gibi, Malone´un da fizik dünyayla ilişkili ucu kancalı bir sopa sağlar: Her ikisi de uygarlığın yıkıntıalrı içinde, çürüme süreçlerine bir çeşni katmaktan geri ykıntıların içinde, çürüme süreçlerine bir çeşni katmaktan geri kalmaksızın, koltuk değnekleri ve sopalarıyla, kendilerine yaşamdan ölüme, dilden mutlak sessizliğe giden yolu açmaya çalışırlar. Aydınlandırılamayan´ın bir kafayla, neredeyse bir ağızla özdeşleşen anlatıcısı ise insanlık durumunun tüm bulantı veren yanlarını okura haykırır.. Beckett yaşamı parça parça bütünleşen bir karanlık gibi görmeye çağırır okurunu. Esas olanın acı çekmek olduğunu düşünür. Uzlaşmazlık, anlamsızlık gibi kavramların sert havasını yumuşatan aşktan, arzudan, çalışkanlıktan asla söz etmez. Yaşamla bağlarının sonuna gelmiş, anlamlı bir varoluş iddiasını ya da gerekçesini yitirmiş yaşlı, sakat ve kendini ifade etmekten aciz insanlardır anlattıkları. Belki de hiçbir yazar güçsüzlüğün ne demek olduğunu Beckett kadar iyi anlatmamıştır...
Tekil okumayla yetinmeyen okurlar için...