Fransa zayıflamış, Kral´ın otoritesi sarsılmaya yüz tutmuş, gitgide güçlenmekte olan senyörler ortalığı karıştırmaya başlamış, düşmanlar sınıra dayanmıştı. Gerçekten zordu durum. Richelieu´dan sonra Kardinal olan Mazarin, halkı ağır vergilerle eziyor, elinde ruhundan başka bir şey kalmayan, ruhunu haraç-mezat satamayacağı için zafer öyküleriyle uyutulup, sabırlı olmaya davet edilen, zafer taçlarının karın doyuracak et ve ekmek olmadığını bilen halk da uzun süredir homurdanıyordu.
Bütün en becerikli silahşörleri Athos, Porthos, Aramis ve d´Artgnan yirmi yıl sonra tekrar bir araya geldiklerinde Fransa´nın durumu böyleydi. Artık o kadar genç değiller ama şövalyeliğin bütün üstün özelliklerine ve tabii romantizmin maharetlerine hâlâ sahiptiler. Zaman her birini bambaşka yerlere ve yaşam tarzına savurmuştu ama hiçbir zaman yok edilemeyen silahşörlük ruhu yollarını yine kesiştirmişti. Düşmanların onları alt edebilmesi için yine imkânsızın sınırlarını zorlamaları gerekiyordu.
Oğlak Yayınları Alexandre Dumas´nın (1802-1870) en sevilen ve bütün dünyada en çok okunan başyapıtı Üç Silahşörler´in ikinci cildini yayımlayarak, efsanenin bitmediğini Türk okuruna kanıtlıyor.