Son yılların sihirli sözcükleri; Sivil Toplum ve Sivil Toplum Kuruluşu (STK). Hakim medya söyleminde, devletten ya da politikadan kesilen umutlar, sivil toplum inisiyatifleri denen alanda aranıyor. STK`lar, saf-temiz, otantik, demokratik bir yurttaş iradesinin tezahürleri sayılıyor. Etkili STK`lara güncel ölçütü gibi düşünüldüğünü görüyoruz. Sivil toplum alanını ve Sivil Toplum Kuruluşları`nı, yaka silkilenden bambaşka bir kamusal kültürün kurucuları kabul etmek ne kadar doğru ? Yekpare bir STK`lar gövdesinden veya erkinden söz edilebilir mi? STK`lar ne kadar , ya da daha yansız bir ifadeyle nasıl siviller ? Kamusal - sivil-özel ( ya da politik - toplumsal - kültürel ) ayrımlarını mutlaklaştırmak ne kadar doğru ve STK`lar bu ayrımlarda ya da kesişim noktalarıda nerede duruyorlar? Devletin gözetimi ve özellikle son yılların baskın milliyetçiliğinin ideolojik nüfuzu, Türkiye`deki STK`ları nasıl etkiliyor?