Türkiye`nin, 20. yüzyılı da içine alacak biçimde, son 200 yıllık tarihini belirleyen gelişmelere pek yukardan baktığımızda nedir gördüğümüz? Kimi uygar ülkelerde, bu arada Fransa` da olduğu gibi bizde de, yaşam doğaya, tarihe, topluma ve insana ilerici ve - günün koşullarına göre - devrimci bir bakışla yoğrulur gitgide. Akla, bilime ve ilerlemeye inanmak; despotluğa, bilgisizliğe ve bağnazlığa karşı çıkmak; çürüyüp dökülenin yerine, çağın dayattığı özgürlükçü yeni fikir ve kurumları geçirmek, böylesi bir bakışın eseridir. Gitgide mevzi kazanan bir ``demokrasileşme ve laikleşme``, 1923 Devrimi` yle de asıl ivmesini kazanır.
Bu gelişmeye, topluca ``Aydınlanma`` diyoruz.
Çağdaş tarihimiz, bir Aydınlanmanın tarihidir.
En önemli sorunlarımızı, özellikle tarih bilinci, demokrasi ve kimlik sorunlarımızı, bu olguyu gözardı ederek çözemeyiz. Bir senteze varış, demokratik ve laik olacak, diyalektik bir yöntemle eğilecektir sorunlara.
Eldeki kitap, Türkiye`de Aydınlanma hareketi`nin dünü, bugünü ve sorunlarını ele alıyor ve 25-26 Nisan 1997`de Strasbourg`ta düzenlenmiş bir sempozyumun tebliğlerinden oluşuyor. Tam da zamanında yapılmış bir toplantının önemli ürünleri.
Okuyunuz göreceksiniz...