Halk edebiyatının duruluğu bulanmaz, coşkunluğu dinmez, çağıltısı eksilmez bir kudret kaynağı vardır. Bir kaynak ki, uçsuz-bucaksız ummanlar onun bir katresi; her yanı kaplayan, coşup, köpürüp kabaran dalgalar bir zerresi. Bir kaynak ki ezelden coşmuş, ebede akmakta. Her çağıltısından insani bir duygu doğmakta.
Yunus Emre, tasavvuf şiirinin en önemli ismi. İnsanın hangi düşüncesi var ki, Yunus o düşünceyi işlememiş olsun; insanlığın hangi derdi var ki, Yunus o derdi dert edinmemiş bulunsun. Tasavvuf şiirinin bu ilk akla gelen ismi, aynı zamanda en çok örnek alınan ve ilham veren şairi oldu. Eşrefoğlu, Nizamoğlu, Kaygusuz Abdal, Pir Sultan Abdal, Kul Himmet... Yunus Emre´nin izinden giden onlarca halk şairi, okuma yazma bilmeyen, dönemin din ve ilim dili olan Arapça ya da edebiyat dili olan Farsçaya hakim olmayan geniş halk kitlesi için, onun sevgisini, yergisini, övgüsünü, sövgüsünü kendi diliyle şiire uyguladı, vezne soktu, nağme haline getirdi. XIII. yüzyıldan XX. yüzyıla Türk tasavvuf şiiri, halkın ortak dili oldu.
(Arka Kapak)