Batı´da felsefe geleneğinin, Husserl´in ´Bilimsel´, Heidegger´in ´Şiirsel´ ve Deweyin de ´Siyasal´ bir etkinlik olarak kavranması gerektiği konusunda genel geçer yaklaşımları, aslında bir felsefe geleneği kurmanın değişik beslenme kaynaklarını işaret etmektedir.
Bir felsefe geleneğine sahip olmayan kültürümüzde, Heidegger´in görüşünden hareketle kimi şiir metinlerinin birer felsefe metni olarak da okunacağı teziyle, Türk şiirinde yokluk fikri bu çalışmanın konusunu teşkil etmiştir.
Akif Paşa´nın Adem Kasidesi, ona yazılan nazireler ve ondan kimi etkileri barındıran manzumeler, felsefeyi şiir diliyle söylemenin ya da şiirle felsefe yapma arzusunun tezahürüdür.
Bu çalışma biraz da bu soruya bir cevap aramak üzere hazırlandı.
(Arka Kapak)