Bir sabah Mütareke haberi, İstanbul ufuklarında top gibi patladı. (...) O gün mütereddit eller evvela birkaç bayrak astı. Öğleye doğru Beyoğlu, baştan başa gelin gibi donandı.
Sokaklar o kadar sessiz, herkesin yüzünde kendini ta içine çekmiş öyle somurtkan, öyle ketum bir şey var ki! Halk o kadar harpten bıkmıştı. Niçin şimdi sevinmiyor? Harpte akan beyhude kanları mı, yoksa Mütarekenin İstanbulda karıştıracağı, saçacağı dahili çirkefi, deşilecek eski, kokmuş yaraların akıtacağı cerahati mi düşünüyor?
Şehir, hiç de bıraktığım şehir değildi. Bana insanlar değişmiş, evler, sokaklar ihtiyarlamış, yıpranmış gibi geldi. Daha sonraları İstanbul sokaklarının cazibesinin bir tarafını yapan satıcı seslerinin bile eski satıcı seslerine benzemediklerini fark ettim.
***
Mütarekeyle birlikte İstanbul, beş yıl boyunca işgal altında kaldı. Bu beş yıllık dönem, Türk romanında nasıl yer buldu? Tamer Erdoğan, o yılların havasını teneffüs etmiş yazarların romanlarına yansıdığı şekliyle Mütareke İstanbulunu inceliyor:
Ercüment Ekrem Talu, Halide Edip Adıvar, Salahaddin Enis Atabeyoğlu, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Âgah Sırrı Levend, Mehmet Rauf, Peyami Safa, Mithat Cemal Kuntay, Şükûfe Nihal Başar, Hilmi Ziya Ülken, Cevdet Kudret Solok, Ahmet Hamdi Tanpınar, Kemal Tahir, Münevver Ayaşlı, İskender Ohri.