Evi terketmemeye inat ettiğim akşam herşeyi evde bırakmış olduğum ortaya çıkıyor. Birkaç asma öteden neredeyse cüce boylu bir adam fırlıyor. Ben yaşlarda, ipincecik bıyıklı, beyaz gömlekli, kravatlı, takım elbiseli, kolunun altında paçavraya dönmüş bir evrak çantası sıkıştırılmış, sırılsıklam bir kent kaçkını. (...) Yanına varıyorum, koltukaltlarından yakalayıp saplandığı yerden çıkarırken burada ne aradığımı soruyorum. Kızını aradığını söylüyor. ´Kızımı ve kedisini arıyorum beyefendi. Görmüş olabilir misiniz acaba?´
Yazıyı süsten arındıran, böylece sözcüğün anlamını çoğaltan on iki öykü. Sözcüğün sanıldığından etkili, sanıldığından ağır, sanıldığından yaratıcı olduğunu gösteren on iki öykü.
Herkes Bizim Gibi Olamaz.