Antonin Artaud (1896-1948) yüzyılımızın ilk yarısının en özgün sanatçılarından biri, şiiri ve oyunu kendi kendini aşıp başkasıyla kaynaşma, kendi kendini ve başkasını tanıma yolu olarak görmüş ve düşündüğünü sonuna dek uygulamış bir öncü ozan, oyuncu ve kuramcı. Tiyatro ve İkizi´nde, tiyatronun yerleşik kalıplarını kırarak İlkçağ, Ortaçağ ve Uzak Doğu geleneklerinin esiniyle konuşmayı temel öge olmaktan çıkarıp önceliği görüntü, ışık ve deviniye veren bir şiddet, büyü, şiir ve düş tiyatrosu önerir. Bu yapıt, başta Roger blin, Jean-Louis Barrault, Julian Beck olmak üzere, Fransa´da ve dünyada pek çok tiyatro adamını derinden etkiler. Denilebilir ki, Tiyatro ve İkizi´nden sonra, Batı tiyatrosu artık eski Batı tiyatrosu değildir.
(Tanıtım Bülteni´nden)
Bu yapıt, başta Roger Blin, Jean-Louis Barrault, Julian Beck olmak üzere, Fransada ve dünyada pek çok tiyatro adamını derinden etkiler. Denilebilir ki, Tiyatro ve İkizinden sonra, Batı tiyatrosu artık eski Batı tiyatrosu değildir.
Antonin Artaud (1896-1948) yüz yılımızın ilk yarısının en özgün sanatçılarından biri, şiiri ve oyunu kendi kendini aşıp başkasıyla kaynaşma, kendi kendini ve başkasını tanıma yolu olarak görmüş ve düşündüğünü sonuna dek uygulamış bir öncü bir ozan, oyuncu ve kuramcı. Tiyatro ve İkizinde, tiyatronun yerleşik kalıplarını kırarak İlkçağ, Ortaçağ ve Uzak Doğu geleneklerinin esiniyle konuşmayı temel öğe olmaktan çıkarıp önceliği görüntü, ışık ve deviniye veren bir şiddet, büyü, şiir ve düş tiyatrosu önerir.
Tadımlık
TİYATRO VE VEBA
Sardinya adası Cagliari kenti arşivleri tarihsel ve şaşırtıcı bir olayın öyküsünü barındırır. 1720 Nisan sonu ya da Mayıs başlarında, Grand-Saint-Antoine adlı savaş gemisinin Marsilya limanına gelişinden yaklaşık yirmi gün önce ( bu geminin gelişi kent halkının anılarını tomurcuklandıran olağanüstü veba salgınıyla aynı tarihe rastlar), hükümdarlık yetkilerinin elinden alınmasıyla en zararlı virüslere karşı duyarlılığı artan veliaht-prens Saint-Rémys, bir gece özellikle üzücü bir düş gördü: vebaya yakalanmıştı ve veba küçük ülkesini kırıp geçirmekteydi. Salgının etkisiyle, ülkenin tüm ileri gelenleri ölür. Düzen bozulur. Saint-Rémys, aktörenin bütün sapmalarına ve tüm ruhsal çöküntülere tanık olur, bozgun karşısında, maddenin baş döndürücü bir biçimde yok olmasıyla ağırlaşan ve yavaş yavaş kömüre dönüşen parçalanıp dağılmış doku sıvılarının sesini içinde duyar. Yıkımı önlemek için çok mu geçtir ? Tümüyle yıkılsa da, hiçbir şey yapamaz duruma gelse de, organik olarak darmadağın olsa da, iliklerine dek yansa da, düşlerde ölünmediğini, insan iradesinin, saçmalığa, olabiliri yadsımaya, kendisinden gerçeğin yeniden yaratıldığı yalanın her tür dönüşümüne varıncaya dek etkili olduğunu bilir. Uyanır. Ortalıkta dolaşan tüm veba söylentilerini ve Doğu ülkelerinden gelen bir virüsün tüm türeme belirtilerini ülkesinden uzaklaştırma gücünü kendisinde bulacaktır. Otuz gündür Beyrut'tan uzak olan Grand-Saint-Antoine gemisi limana giriş izni ister. Prens, işte o zaman, halkın ve tüm çevresindekilerin saçma, aptal, zorba ve delice bulduğu o inanılmaz buyruğunu verir. Palaspandıras, kılavuz teknesiyle birkaç adamı bulaşıcı varsaydığı gemiye yollayarak Grand-Saint-Antoine'ın hemen çark edip kent dışına doğru yelken açmasını, yoksa top ateşine tutulacağını bildirir. Vebaya karşı savaştır bu. Zorba prens dolambaçlı yollara sapmıyordu. Bu arada, düşün kendisinde bıraktığı etkinin özel gücünü önemle belirtmek gerekir, çünkü bu etki, halkın alaylarına, çevresindekilerin kuşkularına karşın, yalnızca insan haklarını değil, insan yaşamına duyulan en yalın saygıyı ve her türlü ulusal ve uluslararası kuralları da hiçe sayarak buyruğunda sertçe direnmesini sağlamış, ölüm karşısında kurallar geçersiz kalmıştır. Ne olursa olsun, gemi yoluna devam eder, Livourne'a yanaşır ve Marsilya koyuna girer, burada gemidekilerin karaya çıkmasına izin verilir . Marsilya denizyolları, gemideki onca veba mikroplu yükün ne olduğu konusunda bir anı saklamamıştır. Tayfaların başlarına gelenler hemen hemen bellidir, hepsi de vebadan ölmemiş, çeşitli memleketlere dağılmışlardır. Grand-Saint-Antoine gemisi Marsilya'ya veba getirmedi. Veba oradaydı. Çok da azgın bir dönemindeydi. Ama yuvaları sınırlanabilmişti. Grand-Saint-Antoine'ın getirdiği veba Doğu vebasıydı, yerli virüstü ve salgının asıl korkunç yanı ve genelleşerek alevlenmesi, kente yaklaşması ve yayılmasıyla başlamıştı. Bu durum birtakım düşünceler esinliyor. Bir virüsü yeniden canlandırmışa benzeyen bu veba, tek başına da gözle görünür biçimde, eşit yıkımlar yaratabilirdi; çünkü, tüm gemi personelinden yalnızca kaptan vebaya yakalanmamıştır, ayrıca, yeni gelen vebalılar, yasak mahallelere yerleştirilen insanlarla doğrudan bir ilişkiye girmiş gibi görünmemektedir. Cagliari'ye sesini duyurabileceği uzaklıkta geçen Grand-Saint-Antoine, oraya veba mikrobu bırakmamıştır, ama veliaht prens, düşünde, bunun bazı belirtilerini devşirmiştir, çünkü veba ile kendisi arasında çok ince bile olsa, elle tutulur bir ilişki kurulduğu yadsınamaz, ayrıca, böyle bir hastalık geçirilmesinde, hastalığın yalnızca dokunmayla geçtiğini söylemek de fazla kolaydır.