Edebi geleneğimizde şiir üzerine düşünme ve onu açıklama teşebbüslerini tahmin edildiği gibi yakın geçmişe dayanmamaktadır. Şerh adı verilen ve XVI.yy itibaren Arapça-Farsça manzumelerin yanı sıra Türkçe şiirlere de yazılmakta olan bu edebi metinler ,büyük ölçüde tasavvufi mahiyet arz etmektedir. Yaklaşık bir asır önce başlayan Türk klasik şiiri örneklerini şerh etme ihtiyacı çoğunlukla ;şekil ,muhteva derinliği,manzum ve hayal kadrosu itibariyle de benzeşen Arapça-Farsça manzumelerin şerhleriyle temellendirilmiş Türk diliyle yazılmış tasavvufi şiir şerhlerinden gereği kadar işstifade edilmemiştir. Oysa kütüphanelerde yazma risaleler halinde dağınık bir şekilde bulunan bu metinler bize o denli renkli ve zengin bir dünya sunmaktadır ki , 23 şairin 42 ayrı manzumesini ,20 farklı şarih tarafından yazılmış 47 şerh metninden yola çıkarak tasavvufi şiir şerhlerinin muhteva ve metot özelliklerini ortaya koymaya çalışan bu eserin yayımıyla boşluğu doldurmak değil dikkat çekmek kabil olursa hedefe ulaşılmış olacaktır.