İnsanın insana yönelik haksız, yaptırımlarını ya da uyguladığı şiddeti önleme ve insanca, hakça, bilimin tartışmasız kılavuzluğunda bir düzen kurma savaşımı, insanlığın adalet tarihini oluşturur. Adalet varsa, ancak o zaman insanlığın özlemleri ve beklentilerinin gerçekleşmesi özlem olmaktan çıkar.
Adaletin olmadığı yerde; önce en doğal ve vazgeçilmez hak olan yaşama hakkı tehlikeye girer ve güvencesiz kalır. Yaşama hakkının olmadığı yerde ise, hiçbir şey öncelikli değildir. Ya adalet adına yapılan adaletsizlikler!
Adil Giray Çelik; tarih boyunca adalet adına, insanın insana ya da halkların halklara yaptıklarının derin ayak izlerinin peşinde, insanlığın yürüyüp geçtiği bir yola ışık tutuyor. Aydınlanan yolda, bugünün okuruna bir kez daha yürüme olanağı veriyor. Yolun başında Sokrates var. Bu yürüyüşte; Engizisyon Mahkemesi Yargılamaları, Fatih Sultan Mehmet`in Yargılanması, Mithat Paşa Davası, Dreyfus Davası, Dimitrov Davası, İstiklal Mahkemeleri, Lotus Gemisi Davası, Nürenberg Duruşmaları, Rosenbergler, Yassıada Mahkemeleri, Deniz Gezmiş ve Arkadaşları ve on yedi yaşında ölüme mahkum edilip asılan genç; Erdal Eren çıkıyor karşımıza! Oysa bu topraklarda; Fatih Sultan Mehmet`i divanda yargılarken, paşidaha: Adalet terazisinde rütbeler değil haklar tartılır.