İran`da edebiyat tutkunu bir öğretim üyesi olan Azer Nefisi, İslam Devrimi`nden sonra başörtüsü takmadığı için Tahran Üniversitesi`nin kapıları yüzen kapanınca, bazısı tutucu ve dindar, bazısı ilerici ve laik ailelerden gelen, ayrıca içlerinden birkaçı İslam Cumhuriyeti`nin hapishanelerinde yatan yedi kız öğrencisiyle kendi evinde gizli bir edebiyat kulübü kurar ve her Perşembe günü düzenli olarak biraraya gelmeye başlarlar. Sokakta dini düzenin tüm baskı ve kurallarını yaşarken, hocalarının evine adım atar atmaz çarşaflarını çıkarıp, pastalar, çaylar ve çiçekler eşliğinde sevinçler, düş kırıklıkları, hayatın dışına sürülen aşklar ve acı tatlı anekdotlardan oluşan apayrı bir aleme dalarlar; derken Vladimir Nabokov, Henry James, Jane Austen gibi yazarlarla, onların Lolita, Humbert, Daisy Miller, Gatsby gibi roman karakterleri arasında, devrim sonrası İran`da yaşayan kadınların hayatları ve radikal İslam`ın, tam bir erkek egemenliği ve zulmüyle kadınlara karşı açtığı savaş serilir gözlerimizin önüne, hem de bizzat bu kadınların kendi gözlemleri ve dilleriyle...