Ötekinin seksi her zaman, antropolojik yan gösterimin en süslü sergilerinden birini oluşturmuştur.
Ötekilerin yaşamına anahtar deliklerinden bakarak ne görüyorlarsa yazan antropologlar, kendi cinsellikleri konusunda ağzı sıkı kaldılar.
Gözlenenin gözleyenden bağımsız bir gerçekliği olduğuna inanarak, kendinden emin bir etnograf kimliğine vurgu yaptılar. Bu kitap bu kişiliği problematize ederek, araştırmacının erotik öznelliğini mercek altına alır.
Ancak kitap ne öp ve anlat öykülerinin derlemesi, ne de bir etno-pornografi kataloğudur. Kitaptaki makaleler egzotize edilmiş öyküler sunma yerine kendi cinselliği de olan bir bilen olarak antropolog nelere işaret eder sorusuna cevap arar.
Yalnızca ırkçılığın değil, aynı ölçüde cinsiyetçiliğin de gözleneni nasıl çarpıtıp şekillendirdiğini gözler önüne sererken, bu konuda ortaya çıkan tabuların cesaretle üzerine gidip daha az bilinen derin boşlukların kapılarını aralar.
(Arka Kapak)