İrlanda asıllı Omar Michael Burke Hindistan´da çalışan mütevazı bir memurdu. Kendisine yüklü bir miras kaldığını öğrendiğinde nicedir yapmayı düşündüğü bir şey için artık zamanın geldiğine karar verdi: Dört yıl süren bir yolculuğa çıktı ve bu seyahatinin kayıtlarını kitaplaştırdı. İnsan Yayınları´nın 400. kitabı olarak yayınlanan Sûfîler Arasında işte Burke´nin bu seyahatinin bir ürünü. Aile içinde Ömer Hayyam´a duyulan hayranlık nedeniyle, bir zamanlar Avrupa entelijansiyası arasındaki modaya uyularak kendisine verilen Omar ismi onun hem coğrafî plânda hem de ruh plânında önünde bazı kapıların açılmasına neden olmuş. Altmışların dünyasında, dünyanın genel geçer gündeminin bütünüyle dışında bir gündemi olan bir kitap Sûfîler Arasında. Burke´nin seyahati baş döndürücü bir seyirle Hindistan´dan Afrika´nın derinliklerine, Müslüman başkentlerine ve hatta İstanbul´a kadar uzuyor. Yazarın cennet benzeri dediği Afganistan dağlarından kaçak geçtiği sınırlara, Afrika´da bir vahada katıldığı sûfî Senusîlerden Şam´a değin uzayan bir çizgide yazarın hayatın anlamına ilişkin arayışının çekiciliğini keşfedişine tanık oluyorsunuz. Burke bir bakıyorsunuz gizlice, yasa dışı yollarla Mekke´ye girmiş, Müslümanlar arasına karışmış (annesinin Ömer Hayyam hayranlığının bir sonucu olan isminin de yardımıyla), bir bakıyorsunuz dünyayla bağları kopmuş olan ve Büyük İskender´in seferlerinin kalıntıları olarak Afganistan´da kumrallıklarıyla, yaşam alışkanlıklarıyla ayrıksı duran Kâfiristanlıların kuş uçmaz kervan geçmez köylerine sızmış. Yazar, Hz. İsa´nın Kudüs´ten ayrıldıktan sonra kendilerine katıldığını iddia eden, dünyada benzerleri olmayan Hindistanlı Hristiyanlarla tanışıyor, Müslüman Kardeşler teşkilatının bir gizli toplantısına katılıyor. Kitap, Doğuyu ve Doğunun göze görünmeyen dünyasını tanımak için eşsiz bir fırsat sunuyor. Önünüzde, zihnin kanatlanmasını sağlayan ufuklar açıyor. (Sunday Telegraph) Dikkat çekici bir yolculuğun kaydı, eski bir arayış öyküsünün modern versiyonu. Burke´nin yolculuğu, Kuzey Hindistan´da, bir Orta Çağ kalesine benzeyen, gözden uzak bir derviş merkezine öğrenci olarak kabul edilişiyle başlıyor, tıpkı kendisinden önce Burckhardt ve Richard Burton gibi Kutsal Mekke´ye gönderilişiyle devam ediyor...Dervişlik bir amaç değildir, sûfî olmayı öğrenmek anlamına gelen süreçte bir aşamadır. (Books and Bookmen)