Bir gün sivrisinek, Hz. Süleyman´a (as) gelerek, ´sen´ dedi, ´adaletinle ünlenmiş, rüzgara, ateşe ve suya hükmü geçen bir elçisin. yardımını istiyorum. Senin adalet ve bağış denizinde benim de hissem var.´
Allah´ın elçisi, ´Ne istiyorsun, derdin nedir?´ diye sordu.
Sivrisinek, ´Sorma sultanım,´ dedi, ´ne tadımız kaldı ne tuzumuz, hayatımız zindana döndü´
Hz. Süleyman (as), ´Ne oldu, ne var?´ diye sordu. Sivrisinek, ´Rüzgar´ dedi, ´benim şikayetim rüzgardan. Sürekli bizi taciz ediyor, zulmediyor. Nereye gitsek elinden kurtulamıyoruz. Huzurumuz kalmadı.´
Elçi, ´güzel de´ dedi, ´Rabbim bana, iki tarafı da dinlemeden hüküm verme, buyruğunda bulundu. Hasmını da çağırıp dinleyelim, ona göre karar verelim.´ Ve rüzgara seslendi, ´seher yeli! Gel de hakkındaki şikayete dair konuş´
Rüzgar emri duyunca gürleyerek esmeye başladı. Ortada ne sivrisinek kaldı ne başka bir şey. Hayvancağız bir yandan sürükleneke uçuyor bir yandan da avazı çıktığı kadar bağırıyordu, ´Ey Allah´ın sevgili elçisi! Rüzgarın varlığı benim yokluğumdur, ona nasıl karşı koyabilirim?´
(Arka Kapak)