Yirminci yüzyılın en büyük sorunlarından olan stres, kaygı ve depresyon, insanın ruhsal sağlığına yönelik ciddi tehditler olarak görüldüler. Yaşantısında karşılaştığı sorunları aşamadığı zaman, insanın iç yapısal bütünlüğünü bozucu ve onun yaşamla bağını zayıflatıcı unsurlar olarak ele alındılar. Bu üç temel tehdidin nereden kaynaklandığı ve nasıl giderilebileceği konusunda modern Batı tıbbı hep arayış içinde olageldi. Bu arayışlarda insanın fizyolojisi ile psikolojisi arasındaki etkileşimin çift yönlü işleyişi. Batı tıbbında uzun süre ihmal edildi. Ancak artık çevresel değişimlerin fiziksel varlığına da etkisi olabileceği; ve yine fizyolojisinde ve biyolojisinde meydana gelen değişimlerin, ruhsal evrenini etkileyebileceği gerçeğine gözlerini kapatamıyor modern tıp.