Bireyin kendini algılayabilmesi, arzularını bilmesi bir iç söyleşi yoluyla gerçekleşemez.
Bedenin dili zihnin dili olan kültürden çok farklıdır. Bir tercüman gereklidir, ama yoktur. Zihnimiz bedenden gelen mesajları algılayıp, bilgiye dönüştüremez. Daha da beteri, zihnimiz bu konuda isteksiz olmakla kalmaz, tam tersine bedenin dilini kültürün kuşatması altına alarak, onları anlaşılmaz mırıldanmalara dönüştürmeye pek heveslidir; bundan büyük bir keyif alır. Hatta diyebiliriz ki kültürün keyif diye ürettiği herşeyin kaynağı budur: Bedenle bir sağırlar diyalogu.