Edebiyatımızın huysuz olduğu kadar öğreten kalemi Nurullah Ataç´ın 1941´den 1953´e kadar gazetelerde yazdığı doksan yazısı bir arada. Hayatını Türk dilinin yabancı sözcüklerden arınmasına ve gelişmesine adayan Ataç, bu kitapta toplanan yazılarında yine sözünü sakınmadan sivri mi sivri diliyle bazen kendi kendine, bazen de yarattığı düşsel kişilerle konuşuyor.
Edebiyatın ve hayatın her alanında basma kalıp düşüncelere, tekdüzeliğe, mantıktan yoksun düşünme biçimine karşı çıkan Ataç, bu tavrını Söyleşiler´de de sürdürüyor.
Bence halk da, yarı-aydınlar gibi, ancak öteden beri bellediği güzellikleri, yani eski bir güzelin taklitlerini anlar. Bunların büsbütün değersiz şeyler olduklarını söyleyemeyiz, onları ortaya koyanlar da bir ustalık gösterirler. Ama bunlar eskiden beri var olan güzelliklerdir, gerçek sanatın amacı ise baba-mirasına, geleneğe yeni değerler katmak, güzellik sınırlarını geliştirmektir. İşte bu türlü eserleri, yarı-aydınlar gibi, kalabalık kitleler, okurların çoğunluğu gibi, halk da hemen anlayıp alkışlayamaz.
Ataç okumak, edebiyatımızın geçmişiyle yakından tanışmaktır.
(Arka Kapak)