İçimizde öyle bir his var ki, tanrıların ölümsüzlüğüne karşı bir meydan okuma olan Mausoleion´u diken bizler, o nihai bitime doğru yükseldikçe yaşam misyonlarımızı tamamlayacağız. Her birimiz onun yüzeyinde bir taş olarak, insanın en sonunda tanrı olacağı güne değin, sonsuzluk uykumuza yatacağız. Çağlar geçecek. Belki yıkılıp tahrip edileceğiz; belki kireç ocaklarında eritilip, başka bir yapı için harç olacağız; belki yerlerimizden sökülüp kale duvarlarına sıvanacağız; ancak ölümsüz ruhlarımız hiç yitmeyecek; Halikarnassos´un mavi semalarında varlığın yok olacağı, her şeyin yaradanına dönüp, onunla bütünleşeceği zamana dek sonsuz gezintisini sürdürecek...
Yazar, Bizans´ta Kayıp Zaman ve Konstantiniye´nin Yitik Günceleri´nden sonra, bu kez keskin bir dönüş yapıyor ve Anadolu Antikçağı´nın doruklarında çıktığı uzun soluklu bir yürüyüşle üçlemesini tamamlıyor.
(Arka Kapak)