Dokunulmaz bir meseleyi ele alıyoruz: Siyonizm ve İsrail devleti.
Bugün Fransa`da Katolik inancı eleştirilebilir. Marksizm konuşulabilir. Allahsızlık tartışılabilir. Milliyetçilik ele alınabilir. Sovyetler Birliği`nin rejimi yerden yere vurulabilir. Birleşik Amerika veya Güney Afrika`nın yönetim biçimleri suçlanabilir. Yahut anarşi veya monarşi taraflısı görünülebilir. Bütün bunları yaparken insan, normal bir tartışma veya çekişmenin ötesinde hiçbir rizikoya katlanmak zorunda değildir. Ancak Siyonizm konusu ortaya çıktığında, dünya bir anda değişmektedir. Bu çizgiden sonra düşünen insan, edebiyatı gerilerde bırakır ve suç-ceza alanına girer. Fransa`da 29 Temmuz 1881 tarihli bir yasa, bir insanı, bir etnik gruba, bir ırka veya belirli bir dine mensup olduğu için kötülemeyi yasaklamaktadır. Dolayısı ile israil devletinin politikasını veya siyasi Siyonizmi konu edinen bir kişi, mahkeme kapılarında beklemeyi de göze almalıdır.
İsrail devletini temelden tenkit etme -dikkat edilsin temelden kelimesini kullandım, cinayet sayılabilecek şu veya bu, tek kalmış olaylar değil- yani siyasi Siyonizm temeli üzerinde kurulmuş bir devletin iç mantığını incelemeye kalkışmak derhal Nazilikle suçlanmanın ve neticede ölümle tehdit edilmenin en emin yoludur. Bu araştırmanın yazarı böyle bir olayı bizzat yaşamıştır. Mahkeme takibine uğramış, Nazilikle suçlanmış ve ölüm tehdidi almıştır.
(Arka Kapak)