Kapitalizm, sadece meta üretimi değildir, o aynı zamanda nesneleştirilen, nesnelleştirilen toplumsal ilişkilerin ve enformasyonun üretimidir. Marx, Felsefe´nin Sefaleti´nde şöyle der; el değirmeni size feodal beyin toplumunu, buharla işleyen değirmen ise sanayi kapitalistinin toplumunu verir.

Tecqueville, basının, eğer sadece özgürlüğü garantilediğini düşünürsek, önemlerini küçümseyeceğimizi, çünkü medeniyeti koruduklarını yazar. Bunu değiştirelim; evet, basın sadece özgürlüğü değil, tutsaklığı da garanti eder.

Jean Baudrillard, toplumun bir hapishane olduğunu ve hapishanenin toplumun bu durumunu gizlediğini vurgular. Hapishane ve toplum arasındaki bu ilişki, Amerika ve Disneyland arasında da söz konusudur; yani gerçek ve oyun/kurgu arasında. Bu yaklaşım, Marx´ın Kutsal Aile´sini hatırlatır bana. Marx, benzer türde bir ilişkiyi devlet ve insan hakları arasında kurar.

Akbar Ahmed´e göre, Amerikan politikasının başaramayacağı şeyi, Amerikan kitle iletişim araçları başarmıştır: Amerika için dünya hakimiyetini elde etme. Pentagon´un başarısız olduğu yerde Hollywood başarılı olmuştur. Bu ikisi arasındaki bağ, filmlerin ve savunma gereçlerinin Amerikan ekonomisindeki iki en geniş ihracat-dışsatım kazancı olduğu gerçeğinde kurulmuştur.

Topluma ilişkin bilginin; toplumu ve siyaseti, dolayısıyla dünyayı değiştirmede gerekli olduğu inancıyla politik bilinçlerimizi siyaset felsefesine yaslıyoruz. Medyanın şerrinden uzak durun.
(Arka Kapak)