Sivil Toplumun Tanrısında, laik modern devlet kavramının doğuşu incelenmektedir... Batı´da, devlet, sivil toplum, egemenlik, toplumsal sözleşme, birey, demokrasi... gibi siyasi-hukuki kavramlar, XVI. yy´dan başlayarak, yeni bir düşünsel alan oluştururlar. Sözkonusu oluşumu belirleyen, yasama işlevinin dünyevileşmesidir. Ama, Tanrısal yasaların hakimiyetine son veren bu kökten değişikliğe, devleti yücelten bir gelişme eşlik edecektir: Yasanın yaratıcısına dönüşecek bir sivil toplum düşüncesi belirirken, ona hakim olan bir kutsel devlet ideolojisi de ortaya çıkar. Ruhani ve cismani alanın tek efendisi krala yasayı söyletip uygulatan monarşik yapı, totaliter bir gelenek oluşturmuştur. Artık, toplumu, ondan farklılaşmış ve süreklilik kazanmış bir kurum adına geride bırakan bütüncü yaklaşım hakim olacaktır. Çeşitliliği yoksayan ve dünyayı devletin Bir´leştirici mantığı doğrultusunda anlamlandıran bir siyaset kuramı, devlet dışında düşünmeyi engeller. Bu düşünsel engeli ortadan kaldırmak için, devleti aşan bir bütünde, farklı siyasi yapıları anlaşılır kılan ortak özellikler aramak gerekir. Ve devlet felsefesinin sınırlı çerçevesi dışına, siyasi iktidar nedir? sorusu sorularak çıkılabilir.
(Arka Kapak)