Klâsik şiirimize Divan Edebiyatı, Aristokrat Edebiyat, Yüksek Zümre Edebiyatı, Havas Edebiyatı gibi sonradan verilen bütün isimler, hemen daima şairlerin halktan kopuk, padişahların çevresinde kümelenmiş birer caize avcısı olduklarını çağrıştıragelmiştir. Bu isimleri koyanlar, bilhassa böyle anlaşılmasına özen göstermişlerdir. Ve şairlerden bahsederken neredeyse onları sarayda yatıp kalkan dalkavuklar olarak göstermeye kalkışmışlardır. Oysa bu kitabın sayfalarında onları gerçek yüzleriyle ve söylenenin tam aksine birer halk insanı olarak tanıyacaksınız. Onların da kendi çağlarında bizler gibi hayatlar sürdüklerini anlayacak ve aradan geçen bunca asırdan sonra torunları tarafından reddedişlerinin haksızlığına üzüleceksiniz. Bunun için kimi zaman satır aralarında durunuz ve lütfen gerçeğin ne kadar, romanın ne kadar ağır bastığını düşününüz. O zaman belki şairler hakkındaki hükümleriniz değişmiş olacak ve yine belki o görkemli söz ustalarından bir özür dileyiş bildirgesi olan bunu satırların altına siz de bir imza koymaktan çekinmeyeceksiniz.