Binlerce yıl yaşayıp, yüzlerce yıl önce koptuğumuz ve bir daha geriye dönüp bakmayı akıl etmediğimiz o topraklar, 20. yy.´ın başlarında Ekim Devrimi´nin rüzgarıyla başka mecralara sürüklenmekle kalmadı, Sosyalist yönetimin kendini yeni bir rüzgarla başka bir kıyıya taşıdığı yıllarda, bu coğrafya insanları kendilerini sonu belirsiz bir karanlıkta buldular.
Yüzyıllar boyu unutup, onların da bizi unutmasını sağladığımız Orta Asya halkları, emperyalizmin çıkar savaşlarının en yüksek seviyede seyrettiği bu coğrafyada, çoğu zaman terörü bir çıkış noktası saymaktadırlar.
Bu çalışma, emperyalizmin ve terörün bu coğrafya insanlarına sunduğu kaosu ve karanlık atmosferi tüm yapılanmalarıyla birlikte değerlendirip gözler önüne sermektedir.