İlk kitabı Küf´le, genç kuşak şairlerini yakından izleyenlerin çok da umutlu olmayan ´özgün bir ses´ arayışlarına doyurucu bir karşılık vermişti Ali Hikmet. O ´ses´in peşinde epeyi yol kat etmiş. Şimdi Şeytan Uçurtması ile imge dünyasını zenginleştirmiş, şiirinin gövdesini daha da sağlamlaştırmış olarak çıkıyor okurun karşısına. Şiirimizin güzergahını iyi tanıyor Ali Hikmet. Gönül bağı kurduğu şairler var; onları onur konuğu olarak ağırladığı dizeleriyle, bize kendisinin de o güzergah üzerinde yer aldığına ilişkin işaretler veriyor. Çocukluğun, yalnızlığın ve yağmurun içine işlediği dizeleriyle adeta iç-Odysseia´da kendi izini kovalıyor.
bu işte bir gözyaşı gibi yazmak
bırakmak, bırakılmak
bir gözyaşı gibi
bazı evlerin bazı odalarında
her zaman mum ışıklarına dalmak
elinde bir kalem, önünde beyaz,
kirli beyaz bir yalnızlıkla başbaşa kalmak
buydu işte hepimizin yağmurla sevindiği
yağmurla kalbimizi var sayarak...
diyen sesin peşine takılıyoruz; Şeytan Uçurtması´nın sakin bir acı ve pes perdeden bir hüzünle süzüldüğü ufukta, Ali Hikmet´in çizgileri artık iyiden iyiye belirlenen şair siluetini seçiyor, tanıyoruz.