Manhattan`da aşk başkadır. Akşam gelir, gece dokunur, sabah kaybolur. Manhattan`da aşk, lüks villalardaki partileri, zengin adamlarla takılmaları, üçlü seksleri, güzel kokulu, ince ve incili boyunları seven bir vampirdir. Manhattan`da aşkın peşine düşmek, kendi vampirini aramak gibi bir şeydir. Çünkü Manhattan`da aşk palavradır...
Candace Bushnell, New York Observer gazetesinde, yaşadığı kentin vampirlerini ve vampirellalarını yazan bir köşeyazarıdıydı. Yaşadığı ışıltılı, yüksek hayatı kalemine dolayıp, dünyanın en civcivli kentinde gezinen aşkların ve ilişkilerin ince taraflarını anlatarak ünlendi. Ve Bushnell köşeyazılarından bir roman çıkartmaya giriştiğinde fenomenlik mevkiine terfi etti.
Sex and The City, önce kitabı, sonra da dizisiyle dünyayı pembi bir tül misali sardı. (Sonra dizi oldu) İnsanlar, hayli edebi ve kaliteli bir paparazzi izler gibi Bushnelle`in dünyasına, o dünyadaki bekar, iyi işlerde çalışan, aşk isteyip her seferinde meşk bulan, iyi bir okur olan, çünkü bir dergiyi ön kapağından arka kapağına kadar sabırla okuyup bitirmeyi başaran dört sarışına kapılıp gitti.