Bugün perşembe.
Haftalığını alınca ilk ne yapar insan? İş arkadaşlarına olan borcunu verir değil mi? Ben de öyle yaptım. Yahu bu kadar borç yapılır mı? Elimi sokup çıkarmaktan neredeyse cebim delinecek.
Ev kirasını dolabıma kilitlemek oldu ikinci işim.
Cumartesi sabahı acentenin adamı damlar. Bir defa da şu kirayı almasa, bağışlasa. İçimde kira korkusu olmadan at yarışı oynardım. Cumartesileri benim yarış günümdür.
Kitabı (Sevgilim Ölü Asker) kapatınca, bir zamanlar üzerinde birlikte yaşayan iki toplumu da aynı acımasızlıkla ezmiş böylesine büyük bir felaketin, küçük bir adaya nasıl sığdığını düşünmeye koyuldum. Genç bir insan, 16 ile 25 yaşları arasında memleketin bu tarif edilmesi imkansız acılarını şiire dönüştürdü. Savaşın dehşeti, Mehmet Yaşın'ın sesini erkenden olgunlaştırdı... Nedensiz yere paramparça edilmiş bir dünyanın görüntüsünden tiksinen, yapay düşmanlıklar ve aşılanan kinlerle kuşatılan şair, gençliğini yağmaladıkları ve onu zorbalığa teşvik ettikleri için duyduğu ateşli isyanı bir şiir olarak fırlatıyor.
Petros Hronas (Yunanistan)