Akgün Akova, samanyolunun yıldızların ışıklarını bir mirasyedi gibi savurduğu bir yaz gecesinde, Toroslar´da dağ çiçekleriyle birlikte geceyi solurken, şairliğini sınama zamanının geldiğine karar verdi. Salt sözcüklerle yola çıkacak, onların çağrışımlarıyla bir şiir dizisi yaratacaktı. Bunun için, ses ve anlam olarak çok sevdiği, ama aynı zamanda birer kadın adı da olan sözcükleri seçti. Dizideki şiirlerin diğer ortak noktası da, herbirinin içinde bir ya da birden fazla; açık ya da gizli bir aşk tanımının bulunmasıydı. Böylece ıssızlığın ortasında yakılan bir ateşle başlayan Sevdiğim Kadın Adları Gibi dizisi ortaya çıktı.
Şair, dizinin ilk kitabında, şiirlerin ardına bir de düş-mektup ekleyerek bir çift kanadın bir altın madeninden daha değerli olduğunu bir kez daha anımsatıyor bize.
(Arka Kapak)