İlk kez o odada karşılaşmıştık seninle. İlk kez orada, artık yalnızca sen ve ben idik. Ve orası senin için de sığınaktı. Biliyordum. Yalnız sen, benim bildiğimi bilmiyordun. Tıpkı öteki bilmediklerin gibi. Sence yaklaşılmaz bir yanım vardı. Beni soylu bulurdun. Hep sanıldığı gibi. Yakıştırma soyluların sapık çekiciliğine sen de kapılmıştın. Çöküşlerin görkeminden etkilenenlerdendin. Oysa görkem yoktu. Soyluluk yoktu. Kimi zaman eskinin artıklarından kendilerine maskeler biçenlerin arasından biri çıkar, salt kendi yüzünü maske diye taşıyarak birkaç kuşağın birden çarpıklığını ve sapkınlığını üstlenir. Böylece de bir çöküsün görkemini değil, ama kişilik yoksunu bir bitişin kirli alacasını sergiler... Kapaktaki resim: PAUL GAUGUIN