1980'li yıllarda Türkiye'de gelişen kadın hareketi, 1990'lara gelindiğinde etkilerini sendikal dünyada da göstermeye başladı. Bu dönemde, gerek uluslararası alanda kadınlar adına sendikalarda gündeme gelen reform hareketleri, gerekse ülkemizdeki kadın hareketi; kadının sendikada kendi çıkarlarını korumak üzere örgütlenmesi ve sesini duyurması yönünde etki yarattı. Ancak ülkemizde kadınların ücretli istihdama katılım oranlarının düşüklüğü, genellikle sendikalaşmanın güç olduğu iş yerlerinde ve çalışma biçimlerinde istihdam edilmeleri, sendikalara üye kadın sayısının çok düşük kalmasına yol açmaktadır. Bunun dışında aile sorumluluklarının kadınların sırtında olması, sendikaların erkek üyelerin katılımına uygun bir yapı taşımaları ve sendika yöneticilerinin bu yapının değişimi konusunda yeterli bir çaba içinde olmamaları, kadınların sendikal katılımının artmasını büyük ölçüde zorlaştırmaktadır.
Sendika ve kadın henüz bütünleşememiştir ve kadın üyeler sendika yönetimlerinde parmakla sayılacak kadar azdırlar; ama her gelişmede olduğu gibi kadınların sendikal faaliyetinde de öncüler vardır. Çoğunlukla kadın komitesi üyesi, işçi temsilcisi ve şube yönetim kurallarında amatör sendikacı olarak görev yapan bu kadınlar, sendikal değişimin de müjdecisidirler. Araştırmanın amacı sendikalı kadın kitlesinin gerçek öncüleri olan bu kadınların kimliklerinin belirlenmesi, onları sendikal faaliyete iten nedenlerin irdelenmesi, sendikal faaliyete ve sendikalarda eşitlik konularına ilişkin görüşlerinin saptanması ve bu saptamalarla sendikalarda geliştirilmesi gereken eşitlik politikalarına ışık tutulmasıdır.