''Bir akvaryum camının ardındaki garip bir balığa bakar gibi, otomobillerinin camlarından birbirlerine uzun uzadıya bakarlar:
Bakışlarında bir dayanışma, ya da sevgi ışığı yoktur, tersine zorunlu ve sıkıcı yakınlığın soğuk tiksintisi vardır. Guido bakışlarını çevirir önüne bakar; önündeki arabanın direksiyonunda bir kadın vardır. Saçları dağınıktır, üstünde sıradan bir giysi vardır, dikiz aynasında görünür; gevşemiş, yaşlı, içli, karşı koyulmaz bir tiksinti uyandıran bir yüz...''
Fellini, ''dürtülerine karşı koyamayan'' o doğuştan yaratıcılardan biri, ''kendilerini zekâlarından çok bilinçaltlarıyla ifade etmeye içsel bir güç tarafından zorlanan,'' o lanetli şairlerden biri, Goya'ların, Van Gogh'ların, Baudelaire'lerin soyundan gelen biridir. Onun için sinema bir sirktir. Birlikte keyifle çalıştığı Marcello Mastroianni ve Giulietta Masina gibi oyuncularla görüntü ve duygu olarak zengin, komik ve dokunaklı filmlere imza attı.
Sinema tarihinin sayılı birkaç filminden olan Sekiz Buçuk, Fellini'nin, La Strada, La Dolce Vita ve Roma gibi ''Yabancı Oskarı'' da almış filmlerindendir.