Savunmasız Gezegen, bir çevre tarihi çalışması: Gezegenin 500 yıl boyunca, çevresel yıkıma doğru nasıl ilerlediğini inceliyor.
Tarih bize, toplumların uzun zamandan beri çevreyle savaştığını ve doğayı da yararlanacak bir kaynak ya da içine çöplerini boşaltabilecekleri bir bulaşık çukuru muamelesi yaptıklarını öğretir. Doğanın böyle tek taraflı bir sömürüsü, en sonunda bugünkü çevre felâketini yaratmıştır.
Çevre krizi, 1400lerin sonlarına doğru, Avrupada başlayan kapitalist dünya sisteminin aşamalı doğuşuyla değişmeye başladı. 500 yıl önce Atlantik Okyanusuna, Kolombun seferi ile başlayan büyük tarihsel dönüşüm, kapitalist dünya sistemi haline gelecek olan krizin başlangıçlarını gösterir.
Kuzey ve Güney Amerikadan Avrupaya getirilenler (altın, gümüş ve bitki çeşitleri) önce Avrupa ekonomisi ve tarımını, sonra da bütün dünya ekonomisini ve tarımını dönüştürdü. Bu dönüşüm, kapitalist gelişimin bir sonraki büyük aşamasının, kısacası 18. yüzyıl sonları ve 19. yüzyıl başlarında Avrupada üretimin boyutunu ve yoğunluğunu değiştiren Sanayi Devriminin yarattığı ekonomik sistemin yolunu hazırladı. Gezegeni yıkıma uğratarak-dünyayı insanî amaçlar için kullanılamaz hale getiren ekonomik sistem, hem doğanın büyük kısmının devamını hem de toplumun bekâsını ve gelişimini tehdit eder hâle gelmiştir.
Bu gelişmelerin gezegenin çevresi üzerindeki etkisi, son beş yüzyıl boyunca dört ana alanda (nüfus, enerji, sanayileşme ve kentleşme alanlarında) gördüğümüz değişmeler incelediğinde açıklığa kavuşur.
Son beş yüzyılda insanlık, çevresiyle ilişkisinde kritik bir eşiğe ulaşmıştır.
Bugün çevreyle ilgili olan ve dünyayı bezdiren nakarat(aşırı nüfus artışı, küresel ısınma, ozon tabakasının, türlerin, tropikal ormanların ve sulak alanların, yer altı sularının yok edilmesi, erozyon, çölleşme, yer altı sularının çekilmesi ve kirlenmesi, deniz sularının ve haliçlerin kirlenmesi, zehirli çöpler, böcekleri ve zararlı bitkileri öldürmede kullanılan ilâçların zehirleyici etkileri...) âcil sorunların uzun bir listesini içerir. Şâyet eski haline döndürülemeyecek toplumsal-ekolojik bir kötüye gidişten kaçınmak istiyorsak, başlıca çevre sorunlarını kontrol altına alabilmemiz için önümüzde sadece 30-40 yıl var ve zorunlu değişiklikleri yapmamız gereken sadece çok hayatî bir on yıldır.
Ve tabiî bugün karşı karşıya olduğumuz çevre yıkımının nedenleri ne biyolojiktir ne de tek tek bireylerin tercihlerinin bir sonucudur. Sorunun kökleri üretim ilişkilerindedir.