Bütün hayatını Osmanlı devletine vakfeden Ali Paşa ölümünden bir kaç ay evvel bir siyasi vasiyetname kaleme almış, bu vasiyetnamede Hariciye Nazırı (Dışişleri Bakanı) ve Sadrazam (Başbakan) iken takip ettiği siyaseti, imparatorlukta yapılan reformları, bu reformların yapılmasında karşılaşılan güçlükleri, Avrupa devletlerinin Osmanlı iç işlerine müdahalelerini ve kapitülasyon belasını açık ve samimi bir lisanla ifade etmiştir. Vasiyetname ayrıca Osmanlı İmparatorluğunun kendisinin ölümünden sonra takip etmesini arzuladığı rotayı da çizer. Bu rota, Ali Paşa'ya göre imparatorluğun devamı için mutlak bir şarttır.
Ali Paşa'nın özelleştirme hakkındaki görüşü de çok ilgi çekicidir. Padişaha devletin maaşlı memurları tarafından idare edilen fabrikalardan vazgeçmesini tavsiye ediyordu. Bu fabrikalar özel kişilere satılmalıydı. Devlet fabrikaları hem çok masraflıydı, hem de özel sanayii boğmaktaydı.
Bugün bütün dünyanın büyül bir hassasiyetle üzerinde durduğu basın ve yayın hürriyeti hakkında bir mutlakiyet hükümeti idare eden Ali Paşa'nın görüşleri hakikaten çok ileridir. Ona göre hür basın yalnız hataları düzeltmek istemeyen hükümetleri korkutur. Fikir kuvvetle ezilemez. Fikri, kuvvetle ezmek ve halkın düşüncesini kısıtlamak sadece isyana ve fesada sebep olur. Basın hürriyeti Ali Paşa'ya göre kötülüklerle savaşmak ve iyiyi himaye etmek isteyen her hükümetin en tabii yardımcısıdır.
Bugün bile ekonomistlerin ve yöneticilerin öngördüğü bu tavsiyeleri Ali Paşa'nın bundan yaklaşık 130 sene önce yapmış olması, kendisinin ne kadar ileri görüşlü bir devlet adamı olduğuna büyük bir delildir.
Bu örnekleri elden geldiğince genişletebiliriz ama, bunu kitabı okumak isteyenlere bırakmanın daha doğru olacağı kanısındayız.